ÇAYI
Bir bardak çayın, hacmi küçük olsa da hayatımızda kapladığı manevi yeri çok büyüktür. Nice muhabbetin ortağı, misafirliklerin vazgeçilmezi, dostlukların pekiştirici içeceği desek kimsenin itirazı olmaz sanırım. Vazgeçemediğimiz çayın masanıza gelene kadar hangi aşamalardan geçtiğini, ne kadar emek gerektirdiğini biliyor musunuz?
Ülkemizde çay; başta Rize olmak üzere Artvin ve Trabzon illerimizin belirli bir kısmında yöre halkının önemli bir geçim kaynağıdır. Yılda 3 ila 4 sürgün veren çay bitkisi, verdiği sürgü sayısı kadar toplanılmaktadır. İşleme şekline göre siyah, yeşil ve beyaz çay olarak çeşitlendirilmektedir. Bunun yanı sıra çeşitli bitkilerle de lezzeti zenginleştirilebilmektedir.
Güneşin doğuşuyla başlayan mesainin gün batımına kadar sürdüğünü söylemek mümkün. Bahçeye inen yöre insanı, çay makasları ile çay yapraklarını hasat edip çuvallarını dolduruyor. Ardından çay alım yerlerine götürülüp tartılan çay yaprakları çay fabrikalarına taşınıyor.
Fabrikaya ulaşan çay yaprakları 3 farklı aşamadan geçerler. İlk aşama olan “soldurma” taze çay yapraklarının içerdiği %70-80 oranındaki suyun %50-55’e kadar düşürlümesi aşamasıdır ve çayı işleme adımlarında olmazsa olmazlardandır. Sonrasında ikinci aşama olan “kıvırma” aşamasında çay yaprakları çeşitli imalat makinalarında parçalanarak ezilip bükülür. Bu işlem ile çayın öz suyunun kıvrılmış yaprak yüzeyine yayılması ve oksidasyonun başlaması sağlanır. Üçüncü aşama olan fermantasyon ile çayın istenen renk, burukluk, parlaklık, koku ve aromaya sahip olması sağlanır.
Kıvrılmış ve fermante olmuş çay yaprakları fırınlanarak nem oranı %2-4 seviyelerine indirilir. Buradaki amaç çaya kazandırılan özelliklerin yitirilmemesi olup depolanabilir, paketlenebilir ve taşınabilir duruma getirilmesidir. Son olarak fırından çıkan çaylar elekten geçirilerek kalınlık ve kalitesine göre ayrıştırılıp tadı, kokusu bozulmayacak şekilde paketlenip raflardaki ve evinizdeki yerini almak üzere dağıtıma çıkarılır.